Kadir'le arkadaşlığımız 26 yıl öncesine dayanır. Kendi halinde bir ailenin hoş görülü bir çocuğudur. İsyan etmez, şikayet etmez. Kendi hatalarına da, başkalarının hatalarına da kahkahalarla gülebilen bir adamdır.
"Ne yapacaksınız, nereye götüreceksiniz?" diye sordum.
"Kendi vasiyeti. Karısı, çocukları Bahçe'de, Bahçe'ye gömülmek istedi. Zor olacak ama bizim hayatımızda her şey zor zaten. Neyimiz kolay oldu ki." diye ağlayarak cevap verdi.
26 yıllık arkadaşlığımız boyunca ilk defa bugün, hayata sitem ettiğini duydum.
Hasan, 20 yaşında, askerde kanser olduğunu öğrendi, bir süre tedavi gördü. İyileşti, evlendi, 2 çocuk sahibi oldu. İlk hastalığından 7 yıl sonra hastalığı tekrarladı. 9 yıl daha tedavi gördü. Son 17 yılını kemoterapi, hastane ve hayata tutunmayla geçirdi. Bugün, 37 yaşında mücadelesi son buldu.
Allah rahmet eylesin.
Hasan hayatının yarısını, hastane köşelerinde, eziyet gibi tedaviler görerek geçirdi. Henüz 20 yaşında, karşılaşabileceği en büyük zorluklara göğüs germeye başladı.
Buğra, Hasan'ın vefat haberini vermek için aradığında, mola vermiş, iş yerinin terasında oturmuş kahve içip, arabamı satarsam istediğim arabayı almak için ne kadar kredi çekmem gerektiğini hesaplıyor ve canım sıkılıyordu.
Ben üç-beş bin liranın hesabını yapıp, hükümete, ekonomiye öfkelenirken, Hasan hayatını ortaya koyduğu, o kısa hayatının yarısını harcadığı büyük mücadeleyi kaybediyormuş.
Çok utandım.
Sahip olamadıklarımızın öfkesine ve mutsuzluğuna kapılmak yerine, sahip olduklarımızın mutluluğuna yoğunlaşsak, çevremize ve hayata daha biaraz daha minnet ve sevgiyle bakabilsek!
Ailemize, çevremize biraz daha destek, biraz daha mutluluk kaynağı olabilsek!
...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder